Neymiş Bu Fuji Renkleri (Namıdiğer RAW vs JPEG)6 dakika

Yaklaşık okuma süresi: 5 dakika

Bu yazımızın konusuna karar verirken, aklımdaki birkaç seçeneği çarpıştırdım ve kendi kendime “önce temelden başlayalım” dedim: Fujifilm’in renkleri, film simülasyonları, RAW ve JPEG çekimleri. Bu konuyu ele alırken, işin temeline biraz değinmenin yanı sıra (bunu benden daha iyi yapacak birçok kaynak bulunabilir), asıl bahsedeceğim Fujifilm’in neyi doğru yaptığı olacak. Yani, teknik detaylara nazaran bu konunun duygusal yanına değinerek, bu konuda benim yaşadığım deneyimden bahsedeceğim.

Öncelikle, “ne nedir” konusuna değinmek istiyorum. Bilmeyenler için RAW veya ham format (Fujifilm makineler için RAF uzantılı dosyalar) ve JPEG (yeni yeni HEIF), birbirinden çok temel noktada ayrılan iki fotoğraf dosyası tipidir. RAW dosyalarda sensörden gelen veri neredeyse hiç işlenmeden, sıkıştırılmadan, doğrudan kaydedilir. Bu da bize bilgisayarda çok daha fazla düzenleme olanağı tanır. Çünkü gölgeli alanlar başta olmak üzere, fotoğrafın tamamında ilk etapta dosyayı görüntülerken belli ve çok da gerekli olmayabilen ancak bilgisayarda düzenlemek istediğinizde size fotoğrafın ışığını, renklerini, beyaz dengesini dilediğiniz gibi değiştirme olanağı veren veriler kaybolmamıştır. “O zaman neden JPEG var?” denilebilir. Nedeni basit: RAW dosyalar sonradan düzenlemek üzere çekilen, nispeten soluk, kontrastsız dosyalardır. Bu sayede de yüksek dinamik aralık denen açık ve koyu alanlar arasındaki farkın bilgisayardaki işlemcilerle ortaya çıkarılabilmesine yardım ederler. Renk verileri farklı şekilde değiştirilebilir. Ve tüm bu verileri içlerinde sakladıkları için dosya boyutları JPEG fotoğrafların birkaç katına kadar çıkabilir. JPEG ise, bunun aksine, fotoğraf çekildiği anda sensörden gelen verinin makine içinde doğrudan işlenerek çeşitli ayarların anında uygulanması ve sonrasında da bu fotoğrafın sıkıştırılması ile ortaya çıkan dosyaların formatıdır. Yani, işlem çoktan yapılmış, bitmiştir ve sonrasında fotoğrafı bozmadan düzenleme yapabilmek için çok fazla imkan kalmaz. Bilgisayarda yapılabilecek işlemlerdeki esneklik kaybolmuştur.

Peki, birçok insandan duyduğum(uz) “Fuji renkleri” kavramının bu konuyla ilgisi nedir? Fujifilm renkleri (veya tüm diğer markaların renkleri) denen konu, fotoğraf makinesi üreticilerinin JPEG/HEIF dosyalarını makine içerisinde işlerken kullandığı profillerden ibaret. Yani, Fujifilm’in kırmızıların, yeşillerin ve mavilerin en son elde edilecek olan fotoğrafta nasıl görüneceği ile ilgili ön tanımlı ayarlarının ne olduğuyla ilgili. Burada Fujifilm’e özel olan film benzetimleri de işin içine giriyor, ancak onlarla ilgili detaylı bilgi başka bir yazıya kalsın.

Fuji renkleriyle benim ilk tanışmam çok da bilinmeyen ve X serisinin ilk modellerinden olan Fujifilm Finepix X10 ile oldu. O dönem full frame bir Canon ile çekerken, gezilerde kullanabileceğim, ikinci bir fotoğraf makinesi edinmek istedim. Ancak yalan söylemeyeceğim, çok fazla kullan(a)madım. Fujifilm tarzı düşünceyi benimsetemedi bana. Ama optik vizörü bir yolu açmıştı, onu fark ettim. Ayrıca ilk çektiğim fotoğrafların siyah-beyaz oluşu da bir şeylerin kıpırdamaya başladığına işaret ediyordu. Sonrasında, X100 serisi dikkatimi daha çok cezbetmeye başladı ve o makineyle gerçekten Fuji renkleriyle tanışmış oldum. O günden beri de hep aklımın bir kenarında bu renkleri hayatıma sokma fikri oldu.

Ama insanların eski alışkanlıklarını terk etmesi çok kolay olmayabiliyor. Bunların en başında da RAW çekmek ve full frame sensöre olan bağlılık vardı. Bu iki faktöre bir de mevcut objektifleri, vb. değiştirmenin getirdiği masraf eklenince, hep ertelendi bazı şeyler. Haliyle de Fuji renkleri. Ara sıra elime aldığım X100S, bana aslında o hazzı veriyordu. Döneminde normal sayılabilecek miktardaki film benzetimlerini severek kullanıyordum. Ama “RAW çekmezsem iyi fotoğrafçı olamam” algısından dolayı bir türlü içim rahat etmiyordu. Ve yukarıda da bahsettiğim gibi, bu sistemin asıl gücü JPEG fotoğraflardaydı.

Sonra ne oldu da işler bugünkü duruma geldi? Aslında çok şey olmadı. Sadece zaman geçti. Ve fikirler değişmeye başladı. Bir süredir hem fiziki olarak, hem de çekim sonrasındaki o uzun renk düzenleme seansları sonrası hem DSLR sistemini, hem de RAW fotoğrafları sorgulamaya başladım. Aslında JPEG çekip, az dert çekmek istiyordum ama Canon renkleri de çok iyi olsa da özel gelmiyordu bana. Yani aklen JPEG çekmeye iyice yakınlaşmaya başlıyordum. Aslında hep RAW + JPEG çekiyordum ama asıl dosyalar RAW dosyalardı, JPEG olanlar ise yanında duran “ne olur ne olmaz” dosyalarıydı. Ama zamanla bu değerlerin değiştiğini hissediyordum. Profesyonel olmayan, eşi dostu çektiğim çekimlerin ardından JPEG dosyalarına bakıp, iyilerini gönderdiğim dahi oluyordu. Çünkü 600 tane RAW fotoğrafı ayıklamak ve işlemek gerçekten zaman isteyen bir işti ve benim iş olarak yapacağım başka şeyler vardı.

Bir gün, sevdiğim bir arkadaşımın doğacak bebekleriyle birlikte güzel bir aile fotoğrafı çekiminin ardından, kilolarca makine ve lens taşımak durumunda kaldım. Üstelik yazın ortasında. O gün canıma tak dedi ve küçülme kararı aldım. Yakın bir arkadaşımın kısa süre önce bir X-T4 edinmesi de bu kararda etkili olmadı değil. Arayıp onunla fikir alışverişi yapmamızın ardından kesin bir karara vardım ve kendimi Kadıköy Fujifilm Shop’ta buldum.

Şimdilerde eski Fujifilm makinelerimin ikisinden de çok daha üstün özellikli X-T4 ile daha farklı film simülasyonlarına ve makine içi ayarlama özgürlüklerine sahibim. Teknoloji ilerledikçe bize sunulan doğrudan kullanılabilecek fotoğraflara ulaşmak da kolaylaşıyor. Ama en büyük değişiklik ne ağırlık, ne de yeni teknolojiler. En büyük değişiklik artık benim fotoğraf çekme ve sonrasında da kendim için internete veya fotoğrafını çektiğim insanlara iletme şekli oldu. Artık o ana uygun bir film benzetimi seçiyorum ve JPEG dosyaları benim için birinci öncelikli oluyor. RAW dosyaları ise artık bir nevi yedekleme. Ancak çok karanlık veya dilediğimden çok uzak bir JPEG dosyası ortaya çıkmışsa RAW dosyalara dönüyorum. Her şey çok hızlandı, çok hafifledi. Öncelikle de zihnim. Bu değişimin nedeni de aslında Fuji denen şey. Artık hem X-T4 ile, hem de X100S ile JPEG öncelikli olarak fotoğraf çekiyorum ve çektiğim fotoğrafları önce zihnimde, sonra da makinede işlenmiş olarak karta kaydediyorum.

Gününüz Fuji renkleri gibi güzel olsun.

“Neymiş Bu Fuji Renkleri (Namıdiğer RAW vs JPEG)<span class="wtr-time-wrap after-title"><span class="wtr-time-number">6</span> dakika</span>” için 1 yorum

  1. Geri bildirim: Ne Kadar Güzelsiniz, Kendine Özgü ve Özelsiniz (Namıdiğer neden Fuji’ye Geçtim) – FujiXBlog

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir